Bazı kişiler tarafından Kızılbaşlık, Aleviliğin içinde bir kol olarak değerlendirilse de esasen Kızılbaşlık Aleviliğin ta kendisi olup bir nevi alevilik demektir. Kızılbaş terimi tarih boyunca, günümüzde de Alevileri aşağılamak, karalamak ve onları küçük düşürmek için kullanılmış bir terimdir. Aleviliğe karşı olan kesimler tarafından Kızılbaşlık kavramı ne kadar da küçük düşürücü olarak kulanılsa da aleviler bu duruma karşı olarak kızılbaş kavramını sahiplenmiş ve benimsemişlerdir.
Kızılbaş kelimesinin kökenine bakarsak kızıl başlık takan anlamına geldiğini ve tarihçesinin Uhut Savaşına kadar uzandığını görürüz. Bu durumun tarihsel süreçte anlatılışı Uhut Savaşı‘nda Hz. Ali kendisini Hz. Peygamber‘e siper ettiği sırada başından yaralanır ve başlığı kırmızı renge boyanır. Bu savaştan sonra Hz. Ali tüm savaşlarda başına kırmızı başlık takarak çıkar ve halk tarafından kendisine Kızılbaş denmeye başlar. Bu durum süre gelir ve Sıffın Savaşında Hz. Ali’nin taraftarlarıda başlarına kırmızı başlık takmaya başlar. İnanç olarak kendisine şii prensibi öncelik edinen ve bir Türk devleti olan Safevi devletinin ordusundaki askerler de başlarına kızıl başlık takarak Hz. Ali geleneğini sürdürürler.
Alevi düşmanları Alevi kavramını kullanmazlar, onun yerine Kızılbaş kavramını kullanırlardı. Bunu Alevileri aşağılamak amacıyla yaparlardı. Aleviler ise Kızılbaşlığı sahiplenip, kendilerini öyle de ifade ederlerdi.
Hoşgörüyü kendine misyon edinen Aleviler bu durum karşısında şöyle dediler.
Yezid oğlan bize Kızılbaş demiş Bahçede açılan gül de kırmızı incinme ey gönül, ne derse desin Kitab'ı derceden dil de kırmızı.
Sonuç olarak bilinmelidir ki; Kızılbaşlık Alevi inancı içindeki bir kol veya tarikat değildir. Kızılbaşlık Alevi düşmanlarının Alevileri aşağılamak maksadıyla kullandıkları bir terimdir. Ve Kızılbaşlar bütün Alevilerdir, Kızılbaşlıkta Aleviliktir.