Alevilik nedir kısaca açıklayalım. Alevi kelimesinin sözlük anlamına bakarsak Ali taraftarı Ali yanlısı manasına gelmektedir. Burada sözü edilen Ali, Hz. Ali‘dir. Yani Alevi demek Hz. Ali taraftarı, yanlısı Ali‘yi seven manasına gelmektedir.
Tarikat içinde bunu anlamlandırmak istersek eğer Allah, Muhammed, Ali üçlemesini, Ehl-i Beyt sevgisi ve Oniki İmamları kendine rehber edinen ve bu yolda sevgiyle İslamiyeti içinde yaşayan kişidir Alevi. İslamiyetin batini yüzünü ve ruhunu ele alan Alevilik bir manevi huzura erme yoludur.
Aleviliğin temelinde insana sevgi ve saygı bulunur. Bu sebepten her dine, mezhebe ve inanca saygı duyan bir toplum bilincine sahiptir Aleviler. Dil, din, ırk ve renk fark etmeksizin eline, beline, diline sahip olmayı kendine yol edinmişlerdir. Tarih boyunca sevgi ve hoşgörüyü benimseyen Aleviler bu sebepten dolayı ezilenden, adaletsizliğe uğrayandan ve güçsüzden yana tavır takınmış ve onların haklarını aramayı kendilerine görev edinmiştir. Bu yüzden tarih boyunca yöneten zalimler tarafından düşman olarak görülmüş ve onların saldırılarına maruz kalmışlardır.
Tarihi veriler ışığında değerlendirmek gerekirse Alevilik ismen bu toprakları girmesi Osmanlı zamanında olmuştur. Osmanlının Anadolu‘da egemen sürmeye başlaması ve ardından devletin dini inancı olarak Sünni İslamı benimsemesi sonucu Anadolu topraklarına yaşayan ve konar göçer hayatı sürdüren Türkmenler, dağ köylerinde yaşayan Türkmenler’in bu düşüncede olmamasından dolayı bunları toplumdan kopartıp yok etme amacıyla ayrıştırmak adına onlara verilen isimdir Alevilik. Çünkü bu Türkmenler atalarından gelen yaşama biçimlerini koruyarak İslamiyeti benimsemiştir. Türkmenlerin köklerinde yer alan ezilenden yana olma duruşu onları İslamiyete geçerken Ehl-i Beyt‘in çektiği acılardan etkilenerek Hz. Ali taraftarı olmaya itmiştir. Hali hazırda Arap topraklarında yer alan Şii inancını benimsemiş gibi gözükmektedir buda Osmanlı tarafından halk arasında ikilik çıkaracak bir etken olarak değerlendirmektedir. Bu yüzden konar göçer hayatı terk etmek zorunda kalan Türkmenler halkın içine karışmayıp dağ köylerinde yaşamaya mahkum edilmiş ve bu şekilde hayatlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır.
Osmanlı hükümdarları kendilerine tehdit olarak değerlendirdikleri bu halkı yok etmek için çeşitli fetvalara sığınmış hatta iftiralarla onları toplumdan dışlayıp bu inancı terk etmeye çalışmıştır. Bunların en belirgin olanı Mum Söndü iftirasıdır.
Bu süreçte Alevilere Kızılbaş denmeye başlanmış ki bunda amaç Ana, bacı, kardeş bilmez bu Kızılbaşlar diyerek onları namus kavramı olamayan sapkın topluluklar olarak göstermeye çalışmıştır. Bu çirkin iftirayı kabul etmek mümkün değildir ve tarihi hiç bir kaynakta bu iftirayı destekleyen kayıt bulunmamaktadır. Bu olaylar üzerine Alevi toplumu Kızılbaş kelimesini kendi özünde sevgi ile doldurmuş ve o çirkin iftardan yalın olarak bu terimde kullanmaya başlamıştır.
Gidi Yezit bize Kızılbaş demiş, Meğer Şah'ı sevmiş dese yoludur. Yetmiş iki millet sevmedi Şahı, Biz severiz Şah-ı Merdan Ali'dir. Kırkımız bir katara dizildik, Hakk’a, Muhammed’e ümmet yazıldık. Hakikate şerbet olduk ezildik, Biz içeriz sâki peyman Ali’dir. Gidi Yezit bizler haram yemedik, Bâtın ettik gördüğümüz demedik. İkrâr birdir dedik, geri dönmedik, Yediler'iz, birincimiz Ali’dir. Muhammed dinidir bizim dinimiz, Tarikat altından geçer yolumuz. Cibril-i Emindir hem rehberimiz Biz müminiz, mürşidimiz Ali’dir. Pir Sultan’ım, Nesimi'dir pîrimiz, Evvel kurban verdik Şah’a serimiz. On'ki İmam meydanında dârımız, Biz şehidiz serdarımız Ali’dir.